İSME DAHA ÇOK VAR – A. Sencer Gözübenli
2014 yılı Kasım ayında göreve gelen Jean-Claude Juncker’in başkanlık ettiği Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen ilk Genişleme Paketi, geçtiğimiz yılın Kasım ayında yayınlandı. Paket, AB’nin en önemli dış politika aracı olan genişleme politikasının esaslarını 2019 sonuna kadar şekillendiriyor. Bu durumu, Jean-Claude Juncker’in 2014 yılı ortalarında Komisyon başkanlığı görevini henüz José Manuel Barroso’dan devralmadan önce yaptığı “Önümüzdeki beş yılda yeni AB üyesi olmayacak” açıklamasıyla birlikte okumak gerekiyor. Hukukun üstünlüğü, temel haklar, demokratik kurumların güçlendirilmesi, basın ve ifade özgürlüğü gibi “temel konuların öncelikle ele alınması” (fundamentals first) ilkesi, Juncker Komisyon başkanı olduğu sürece genişleme politikasının merkezinde bulunacağı kesin. Raporda, geçtiğimiz on yılın başında AB üyeliğine en yakın ülke olarak görülen Makedonya’yla ilgili daha önceki yıllara nazaran daha karamsar bir tablo çizilmiş. Moda tabirle AB ülkedeki gelişmeleri endişeyle izlemekte.
2001 yılındaki insani kriz devam ederken AB sürecine giren ilk Batı Balkan ülkesi olan Makedonya için isim sorunu, bugünlerde AB yolundaki engellerin en küçüğü haline gelmiş durumda. Basına sızan ve kaynağında dönemin başbakanı Nikola Gruevski’nin bulunduğu iddia edilen 20 bin kişinin dinlenmesi skandalının yankıları devam ederken, hükümetin seçimlere müdahalesiyle hükümet-muhalefet gerginliğinin en üst seviyeye çıktığı, tarafların sokaklara döküldüğü dönemde, pamuk ipliğine bağlı etnik dengeleri sarsmaya yönelik Mayıs 2015’te Kumanova’da yaşanan çatışmalar krizin tuzu biberi oldu. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı ortamda Avrupa Komisyonu, hazırladığı 2015 Makedonya İlerleme Raporu’nda, Makedonya’yı AB’nin yörüngesinde tutmak adına müktesebat uyumu ve ekonomik reformlarda sağlanan gelişmeleri olumlu olarak not etse de; yargı bağımsızlığı, basın ve ifade özgürlüğü konularındaki geri gidişatın müzakerelerin rafa kalkmasıyla sonuçlanacağı uyarısında bulundu. Diğer taraftan Komisyon, Makedonya ile katılım müzakerelerine başlanması yönündeki 7. tavsiyesini yaparken siyasi krizi sonlandıran uzlaşıda kaydedilecek ilerleme koşulunun altını çizdi.
Makedonya’daki siyasi kriz bu yılın başlarında iddiaların özel yetkili savcı tarafından araştırılması ve erken seçime gidilmesi şartıyla aşıldı derken, 20 bin kişiyi kanuna aykırı şekilde dinletmek ve takip etmekle suçlanan Gruevski ve ekibinin Cumhurbaşkanı George Ivanov tarafından affedilmesinin ardından başlayan gösteriler krize yeni bir boyut kazandırdı. 5 Haziran’da yapılması planlanan seçimler iptal edildi. Artan baskılar üzerine mecliste çıkartılan yeni bir kanun ile cumhurbaşkanının 22 siyasetçi hakkındaki kararı geri almasının yolu açıldı.
Telekulak skandalı Makedonya’da hükümetin en üst kademelerinde yolsuzluğun boyutunu gözler önüne seriyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (TI) ‘2015 Yolsuzluk Algı Endeksi’ raporuna göre, önceki yıla göre iki sıra daha gerileyen Makedonya 168 ülke arasında 66. sırayı Türkiye ile paylaşıyor.
Makedonya’nın basın özgürlüğü karnesi de çok iyi değil. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) ‘Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ raporuna göre, 2009 yılında 175 ülke arasında 34. sırada bulunan Makedonya, 7 yılda 84 sıra gerileyerek 2016 yılında Angola’nın hemen üstünde 118. sırada yer buldu. AB aday ve potansiyel aday ülkeler arasında Makedonya’nın gerisindeki tek ülke 151. sıradaki Türkiye.
Balkanlardaki kronik problemler göz önüne alındığında Makedonya’da derinleşen krizin daha sorunlu ve akut olduğu görülebilir. Çok uluslu ülkede iktidarda bulunan etno-nasyonalist ve popülist VMRO-DPMNE partisi, ülkenin kırılgan politik yapısında yeni fay hatları oluşturuyor. Hükümet maliyetinin 500 milyon Euro’yu bulacağı tahmin edilen, Gruevski’nin milliyetçi-tarihselci kitsch oluşturma amaçlı çılgın projesi “Üsküp 2014”e milyonlar harcarken, Arnavut partisi BDI’nın elindeki Çayır Belediyesi’nin, Topansko Pole semtinde Arnavutların milli sembolü Çift Başlı Kartal heykeli inşa etmesinin hemen ardından VMRO-DPMNE’nin elindeki Butel Belediyesi semte 55 metre yüksekliğinde bir haç inşa ederek Çayır Belediyesi’ne cevap vermesi etnik çatlakların, dinî bir boyuta dönüşme tehlikesini beraberinde getirdi. Diğer yandan tüm bu çalkantılı süreç devam ederken Gruevski’nin dinleme tapelerini kamuoyuna açıklayan Makedon muhalif lider Zoran Zaev’i darbeyle suçlaması da VMRO-DPMNE’nin etno-nasyonalist tabanıyla baş başa kaldığı şeklinde yorumlanabilir.
Tüm bu iç sorunların üzerine, AB’ye açılan kapı Makedonya’nın küresel mülteci sorunundaki rolü de eklenirse Makedonya’nın AB üyelik yolunda girdiği kritik viraj daha da kayganlaşıyor. Aşağısı uçurum. Bu durumda Makedonya’nın Eski Yugoslav Cumhuriyeti olup olmaması kimsenin umurunda değil.