Şerh-i Kitab ~ Elif Şafak – Ustam ve Ben

Bu ay başında bir ay zaman zarfı içerisinde sayfaca bayağı kabarık bir roman tamamladım. Elif Şafak’tan Ustam ve Ben. En başından her ne kadar çekmediyse de bu roman beni sonları daha çeker oldu aslında. Roman Kanuni Sultan Süleyman’ın devriyle başlıyor ve uzun bir süre bu padişahın tahtta olduğu süreyi anlatıyor. Ortasından sonuna doğru da epeyce II. Selim dönemini kapsıyor.

Romanın baş kahramanı Cihan adındaki çocuk, amca daha doğrusu üvey baba şerrinden kaçarken kendisini Hintli Padişah’ın Kanuni Sultan Süleyman’a hediye ettiği gemide bulur ve Mimar Sinan’ın kalfalarından biri olur çünkü çizimleriyle Mimar Sinan’ın dikkatini çekmiştir. Filin bakıcısı ve Mimar Sinan’ın dört kalfasından biri olan Cihan sırlarla doludur ve filin ismi de Çota’dır. Çota küçük demektir ve dönemin padişahına hediye edilerek okyanusları aşarak gelmiştir.

Doğru, Elif Şafak postmodern bir yaklaşımla bir roman kurgulamış bu kitapta. Sadece yaklaşımdan bahsettim çünkü postmodernizm içinde eski dönemleri ele almak bir özelliktir ancak bu roman tam anlamıyla bir postmodern akım içerisinde kurgulanmamıştır. Bir de dil bu romanda gerçekçidir. Halbuki postmodern romanlarda dil oyunlarına yer verilir. Postmodern romanlarda birebir gerçeklik anlatılmaz ama Elif Şafak’ın bu romanı çok gerçekçiydi fikrimce. Türk edebiyatında postmodern akımına en uygun romanlar Orhan Pamuk’un romanlarıdır ve en iyi örnek de okuduklarım arasındaki onun Beyaz Kale romanıdır.

Cihan binbir yalan dolanla filbazı olduğu fil ile beraber saraya yerleşir. Ardından Mimar Sinan ile tanışır ve çizime olan merakı dolayısıyla Mimar Sinan’ın dört kalfasından biri olur. Birçok eserin yapılmasında da kendisinin katkısı çoktur. Bunlardan ikisi İstanbul’daki Süleymaniye ve Edirne’deki Selimiye Camii’dir. Mimar Sinan’ın geriye kalan üç kalfası da Nikola, dilsiz Sancho (aslında bayan olan ama herkesçe erkek olduğu bilinmekte) ve sonunda hilekar olduğu anlaşılan Davud. Sürekli Mimar Sinan daha doğrusu padişaha karşı çalışan o kalfa Davud aslında romanın sonlarına doğru Cihan’a binbir oyun oynar. Ki romanın sonunda binbir hileyle doksan dokuz yaşında vefat eden Mimar Sinan’ın yerine geçip hileyle Sermimar olan kalfadır bu. Çünkü Mimar Sinan’ın vefatından sonra bıraktığı vasiyetnamesinde Sermimar’ı olarak Cihan’ı seçmiştir. Ancak Cihan sırlarla dolu bir hayat yaşamasına rağmen Mimar Sinan’ın en dürüst kalfasıdır.

Aslında bir gerçek de şudur ki Mimar Sinan kalfaları olarak en yetenekli olanları seçmemektedir. En yetenekli mimarlar zaten kendi yolunu çizip başarıya ulaşır fikrindedir. Aslında Mimar Sinan kalfası olarak seçtiği bu dört kişiyi hayatın bir şekilde kazığını yemiş, belki de hayata küsmüş kişileri seçmiştir. Bunlardan biri de tâ en başında bahsettiğim romanın baş kahramanı Cihan’dır. Tarih boyunca bilinen bir bilgi şuydu ki Mimar Sinan Padişah Süleyman’ın kızı Mihrimah’a aşıktı ve bu aşkı büyük kargaşalara yol açacağı için ona açılamamış ve onu eşi olarak seçememiştir. Elif Şafak bu defa çok farklı birini, Mimar Sinan’ın kalfası Cihan’ı Mihrimah’a aşık olan kişi olarak çıkarıyor önümüze romanı okurken. Çünkü Mihrimah daha küçük yaştan beri Hindistan’dan hediye olarak gelen beyaz fili sürekli ziyaret ederek gizliden gizliye Cihan’a duygular beslemekteymiş ama annesi Hürrem Sültan’ın baskısıyla da ne yazık Rüstem Paşa ile evlendirilmiştir. Mihrimah’a olan aşkı yüzünden evlenemeyen Cihan 80’li yaşlarında Hindistan’a gelinceye kadar evlenmemiştir. Dönemin Hint Padişahı Cihan’ı kendinden kırk yaş küçük biriyle evlendirmiştir. Eşi dul ve ilk eşinden hamileydi. Cihan yüzü aşkın bir yaşta ölmüştür.