Ülkemizde Gazeteci Ve Aktörden Savaş Çağrıları
Siyasi nedenlerden dolayı nüfus sayımını gerçekleştiremeyen yönetim, ülkede savaş çıkarmayı göze alır mı? Sayımlardan çıkan sonuç ile değişen demografik yapı Anayasamızı etkiliyor olması vatandaşları savaş ile tehdit etmek bir gaflettir. Bağımsızlığın 26.yılında 2 milyonluk bir ülkede neyi paylaşamıyoruz? Evet paylaşılamıyan bir şey varsa o da kişisel ve parti çıkarlarıdır. Çok partili sisteme geçtiğimizde Hristyan-Demokrat kökenli VMRO-DPMNE partisi aşırı sağ politikaları ile Türklerden uzak kalmasını nasıl oldu da unuttuk? Osmanlı Devleti’ne karşı kurulan ve mücadele eden İç Makedon Devrim Örgüt’ün(VMRO) siyasi yapılanması 1990 yılında 120 koltuklu mecliste 38 milletvekili kazanmayı başardı. Birinci parti olmasına rağmen hükümet kurmayı başaramadı.
Arnavut partisi (PDP)23 milletvekili ile koalisyon ortaklığını içine sindiremiyen milliyetçi zihniyet 1998 yılına kadar iktidar nimetlerinden uzak kaldı. VMRO-DPMNE ile ADP(Arnavut Partisi) ortaklığı kurumların siyasallaşmasına yol açtı. Kurum ve görevlere almalar liyakata değil sadakata bağlandı. 2001 yılındaki iç savaş Anayasa değişikliklerine sebep oldu. Ohri Çerçeve Anlaşması uygulanmaya başladı. Devlet kurumularında hakça ve orantılı temsil dönemi başlayınca tarihi bir haksızlığı ortadan kaldırılacağını sandık. Fakat olmadı. Ön plana akraba, eş,dost,partililer geçti. Kamu çalışanlarından verimlilik beklemek hayal oldu. Siyasallaşan devlet kurumlarından eşitlik ve adalet aramak mümkün olmayınca yolsuzlukların çoğalmasına yol açıldı. Seçim hilleleri,baskı ve tehdit ile iktidarda kalmayı başaran VMRO-DPMNE ve koalisyonu 2014 seçimlerinden sonra başı hep dertte. Hesaplar tutmadı. Osmanlı’nın hükmettiği 140 dönem (560 yıl)rekorunu kırma hayalleri zorlaştı. VMRO-DPMNE’nin populist milliyetçiliği 11 yılda kabak gibi patladı. Hesap vermemek için herşeye hazırlar. Aralık 2016 erken seçimlerinde savaş suçlusunu milletvekilli yapmaları ve Türk siyasi partileri ortaklığı bir rezalettir.
Türk partileri proğramları bu ortaklıklarla ilgisi yok. Bu bağlılık ve dostluğun arkasında ne yatıyor acaba? Avrupa’nın en zengin partisi VMRO-DPMNE ile Türk partileri ortaklığı kölelik değil midir? Özel Yetkili Savcılığın korkusundan hükümet kurma senaryoların sonu gözükmüyor. Arnavut partileri platform hazırlayarak, onlara oy veren Türk seçmenine haksızlık yapmıyor mu? İki Türk belediyesinden birisi Arnavut partisi (DUİ-BDİ ) yönetiminde. Nüfusun %98’i Türk asıllı olmasına rağmen Plasnitsa Belediyesinden ses yükselmiyor. Yerel seçimlerde hangi platforma destek çıkacak bakalım. Sosyo-ekonomik eşitsizliği artmasından Türkler en çok etkilendiğini iki Türk Belediyesi olan Merkez Jupa ve Plasnitsa’dan öğreniyoruz. Sanık eski Başbakan Nikola Gruevski röportajında ideoliji, hedef, stratejiden bahsediyor. Türk partileri bu ortaklıktan bir-iki koltuktan ibaret ise Türk partilerin anlamı kalmıyor. Gün samimiyet günüdür. Sultan parti anlayışını çoktan gömmemiz gerekiyordu. Osmanlı torunları iddia eden politikacilarımız ve VMRO zihniyeti beraber gidiyor mu Allah aşkına? Meclisimizde 4 Arnavut partisi 19 milletvekiline sahip iken kilit rol onların elinde. Polulist milliyetçi VMRO – DPMNE ve koalisyonu 51 milletvekiline karşın Sosyal Demokratlat Birliği (SDSM) 49 milletvekilli seçeneği Türklere ders olmalıdır. Hafız,hoca,hacı,bacılarımızın VMRO-DPMNE ile ortak hareket etmeleri bir bilinçsizliktir. Türk şuurlu seçmen mücadelemiz ve isteklerimiz yerine gelmediği için çalışmalarımız o yönde yoğunlaşmalk gerek. Avrupa ülkelerinde sağ partileri yükselişte iken, ülkemizde Hristyan-Demokrat görünümlü milliyetçi partileri ile ortaklık yapmak yanlıştır. Yandaş gazeteci, aktör savaş çağrıları Türkleri hiç mi etkilemiyor? İktidar elden gidiyor diye yöneticilerin aşırı çıkışlarına sessiz kalmak zulüm değilmidir? Ülkemiz borç bataklığına sürüklenirken sorumluluğumuz artmalıdır. Hz.Ömer’den hesap istenmiş,vermiş. Yolsuzluklara boğulmuş aşırı milliyetçilerden hesap sorulmamasın vebali hepimizin üzerinde olduğunu bilmeliyiz. Türkleri korkutmak, sindirmek, ses çıkaramaz duruma getirenleri deşifre etmeliyiz. Çetebaşı Kenan Hasipi ve amcaolu Eran Hasipi sorumluların başında geliyorlar. Tepki göstermek ve direnmek hakkımızdır ve bu hakkı kulanmalıyız. Savaş çağrıları bizleri korkutuyorsa, vay halimize kardaşlar.
DEĞİŞİM ŞİMDİ!BİZ VARIZ!