AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI VE TOPLUMSAL BİR TAHLİL -Cabir Doko
Geçtiğimiz günlerde resmen start alan ve 15 kez düzenlenmekte olan Avrupa Futbol Şampiyonası tüm hızıyla devam ediyor. Başta Avrupa olmak üzerek tüm dünyada milyonların pür dikkat takip ettikleri bu futbol şöleni ülkemiz Makedonya’da da ciddi bir ilgi görmekte. Genel anlamda, geniş kitlelere hitap eden etkinliklerin; katılımcıların davranışlarını, alışkanlıklarını, tutumlarını gözlemleme ve analiz etme açısından son derece yararlı olduklarını belirtmeliyim. Bu tip kollektif etkinlikler sırasında ortaya çıkan davranış ve karakter, bilinçaltına saklamış olduğumuz bazı özellikleri de ortaya çıkarmaktadır. Bu verilerin ışığında ben de Avrupa Futbol Şampiyonası prizmasından yaşadığımız ortamın kısa bir tahlilini yapmaya çalıştım. Bu yöntem sayesinde toplumumuzun mental ve sosyolojik durumu hakkında gözüme batan bazı çarpıcı gerçekleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu tip global spor turnuvalarının açılışları her zaman renkli sahnelere yol açmaktadır. Yıllardır beklenen Avrupa Futbol Şampiyonasının ilk maçında ev sahibi Fransa ile Balkan temsilcisi olarak görebileceğimiz Romanya karşı karşıya geldiler. Açılış müsabkasını kalabalık bir ortamda izleme fırsatım oldu. Açılış esnasında düzenlenen koreografik performansa etrafımdaki seyircinin tam anlamıyla tepkisiz kalması ve o esnada telefonlarıyla meşgul olmaları aslında toplum ve ülke olarak sanata, estetiğe vermiş olduğumuz özeni ve alakayı da göstermekte. Maç başlamadan arkadaşların ve izeleyicilerin çoğu Fransa’yı detekleyeceğini söylüyorlar. Bu durum da beni çok şaşırtmıyor açıkçası. Zira Makedonya’da son yıllarda kafalara iyiyce yerleşmiş olan ‘güçlünün yanında olma’ fenomeni patlak vermiş durumda. Kulağa abartılı gelse de, gözden kaçsa da, sürü psikolojisinin açığa çıktığı bir andan bahsetmekteyim.
Neyse en sonunda maç başlıyor. Ev sahibi Fransa’nın hafif bir baskısı olsa da beklenen dominasyonu göremiyoruz. İlk yarının sonlarına doğru bir pozisyonda Romanyalı futbolcular penaltı bekliyorlar fakat Macar hakem oralı bile değil. Bu esnada devlet televizyonu MTV’nin yorumcuları aralarında böyle bir açılış maçında Fransa gibi güçlü bir ev sahibine karşı penaltı göstermesinin beklenmeyecek bir durum olduğunu ve bunu hiçbir hakemin buna cesaret edemeyeceğini konuşuyorlar. Kanımca, bu görüşlerini bu şekilde paylaşmaları profesyonellikten uzak bulmaktayım, ancak bu görüş hakkında maçı beraber izlediğimiz izleyicilerinin çoğunun hemfikir olması aslında Makedonya’daki toplumun adalete olan inancının kalmadığının net bir göstergesidir diye düşünmekteyim. Geçtiğimiz yıllarda hakimlerin belli kişiler, siyasi strüktürler tarafından belirlendiği ve Anayasa’nın çiğnenmesi başta olmak üzere tüm adalet sisteminin sınıfta kaldığı bir ortamda halkın da adalete olan güveninin kalmaması ve adaletsizliği bir kural olarak kabul edip, güçlünün her zaman haklı çıkacağı tezini savunması kaçınılmaz bir durumdur. Ne yazık ki mevcut şartlarda ülkemizde çoğu insan rejimin bu baskıcı ve adaletsiz yönünden ciddi oranda etkilenmişe benziyor. Ancak kurulan Özel Yetkili Savcılığa vatandaşların üçte ikisinin destek vermesi pozitif bir durum olarak değerlendirilebilir. Toplumumuz adalete susamış vaziyette.
Bütün bu tahlili kafamda muhasebe ederken ikinci yarı başlıyor ve Fransa golü bularak öne geçiyor. İlerleyen dakikalarda ise Romanya penaltı kazanıyor! Evet başta maç spikerleri olmak üzere tüm izleyicilerin ihtimal bile vermediği durumla karşı karşıya kalıyoruz. Demek ki adalet gerektiği zaman en zor, en kritik ortamda bile su yüzüne çıkabiliyor. Önemli olan sadece karakter göstermek ve doğrularla yüzleşmek. Bu penaltı golü Romanya takımına puan kazandırmasa da ümit ve motivasyon sağlamış oldu. Umarım bu penaltı kararı adalete inancı kalmamış olan toplumumuza da az da olsa bir ümit ve adalet duygusu sağlamıştır.
Turnuva boyunca Almanya, İsveç, İsviçre, Fransa gibi milli takımlarda etnik köken olarak değişik ülkelere ve kıtalara mensup oyuncuların forma giydiklerini ve başarıları doğrultusunda mevcut ülkelerinde ciddi anlamda saygıya ve sevgiye sahip olduklarını görüyoruz. Aslında bu tablo ülkemizde de görmek istediğimiz değerleri yansıtmakta. Saygı kuralları çerçevesinde özenli bir şekilde vatanı Makedonya’ya kalitesiyle değer katan her birey etnik köken gözetmeksizin ülkesi tarafından kabul görmek zorundadır. Ancak bu saygıyı ve evrensel tutumu ülkemizde ne kadar görebilmekteyiz? Maalesef mevcut rejim zaten bilinç olarak geride olduğumuz noktaları iyice alevlendirerek bu ayrıştırıcı ortamı daha da yukarılara çekmiş durumda ve bugün Makedonya’da başta etnik köken olmak üzere, farklı inanç ve ideoloji sizin diskrimine edilmenize yol açıyor. Makedonya’da kalite ve başarı aynı oranda değerlendirilmiyor maalesef. Afrika, Balkan, Arnavut, Türk kökenli oyuncuların değişik ülkelerde başarıyla top koşturması ve saygıyla karşılanması beni imrendiriyor açıkçası. Makedonya`nın hak ettiği görüntü bu aslında.
Ülke olarak biz bu açık görüşe, evrenselliğe, erdeme ulaşabilecek miyiz? Avrupa’nın önde gelen güçleri gibi olmak istiyorsak onların başarı formüllerini izlemek zorundayız. Ancak hala lokalcilik peşinde koşulan bir ortamda bu zincirleri kırıp bu kadar üst bir bilince yakın zamanda ulaşabileceğimiz konusunda ciddi şüphelerim var açıkçası.
Futbol ve spor severlerin iple çektiği bu tarz büyük organizasyonlar sadece ilkel toplumlarda ve ortamlarda milliyetçilik, ırkçılık gibi son derece insanlık dışı yorumlara yol açabilir. Zaman zaman sosyal medyada böyle talihsiz görüşlere rastlamak bulunduğumuz noktayı da anlamamız açısından önemli bir husus aslında. Bu mental engelleri aşmak için daha çok çalışmamız lazım.
Turnuva boyunca artan bahis oyunları, medyada ön plana çıkan cinsiyetçilik sosyo-ekonomik açından ele alıp incelenmesi gereken önemli noktalar. Bütün bu unsurlar yaşadığımız toplumun temel eksikliklerini görme açısından önemli ipuçları vermekte.
Futbol bir oyundan çok daha fazlasını teşkil etmekte. Hele günümüzde devasa bir endüstriye dönüşen futbol aynı zamanda sosyal, siyasi, ekonomik yönden de incelenmeye değer bir alan. Hem saha içinde hem saha dışında başarılı olan toplulukları analiz etmek ve dersler çıkarmak bize çoğu konuda sınıf atlatabilir!